-
1 orta yaşlı
mittelalt, von mittlerem Alter\orta yaşlı bir adam/bey/hanım ein Mann/Herr/eine Dame mittleren Alters -
2 orta yaşlı
сре́днего во́зраста (о ком-л.) -
3 orta yaşlı
adj. middle-aged* * *middle aged -
4 orta yaşlı
navser--------navsere--------qeyre -
5 orta yaşlı
middle-aged -
6 orta
orta Mitte f; Mittelpunkt m, Zentrum n; mittler-, Durchschnitts-; SPORT Mittelgewicht n; fam früher Mittelschule f;Orta Anadolu Zentralanatolien n;orta boylu mittelgroß;orta dereceli Mittelstufen-;orta dalga Mittelwelle f;orta halli mittelständisch;orta hece yutumu GR Haplologie f (z.B. ağzı aus ağız+ı);orta hizmetçisi Putzfrau f; Reinigungskraft f;orta malı trivial; … von gemeinem Nutzen; fam Dirne f;orta (şekerli) kahve mittelsüßer Kaffee;orta yaşlı … mittleren Alters; Mann m, Frau f im mittleren Alter;ortada in der Mitte; da; vor aller Augen;ortada bırakmak v/t im Stich lassen;ortada kalmak ohne Obdach sein; sich in einem Dilemma befinden;ortada kalmamak Ware gut gehen;ortada olmak Problem usw anstehen, eine Lösung erfordern;ortadan kaldırılmak wegfallen (z.B. Ausgaben);-i ortadan kaldırmak beseitigen; wegräumen; Gefahr a bannen; Recht beeinträchtigen;ortadan kalkmak beseitigt werden; abtreten, verschwinden;ortadan kaybolmak verschwinden;ortanın sağı (solu) POL gemäßigte Rechte (Linke);-i ortaya almak v/t einkreisen; bedrängen;ortaya atılmak Problem (zur Diskussion) gestellt werden; Person hervortreten;-i ortaya atmak v/t Frage, Idee zur Diskussion stellen, aufwerfen; Wort äußern;ortaya bir balgam atmak fig (alles) mit Schmutz bewerfen;ortaya çıkarmak Plan usw aufdecken; entlarven;ortaya çıkmak zutage treten, offenkundig werden, herauskommen; sich bilden; entstehen; auftreten; Person a hervortreten; Gebühren anfallen;ortaya dökülmek hinausströmen; offenbar werden;ortaya gelmek aktuell werden;-i ortaya koymak v/t offen darlegen; vorlegen; schaffen -
7 orta
I s1) Mitte fbir şeyi \ortadan kaldırmak etw beseitigen\ortadan kaybolmak von der Bildfläche verschwinden\ortaya çıkan zarar der entstandene Schaden\ortaya çıkarmak aufdecken, enthüllen; ( kazı ile) freilegen, zu Tage fördern\ortaya çıkmak auf der Bildfläche erscheinen, in Erscheinung treten, auftreten; ( meydana çıkmak) sich herausstellen [o ergeben], herauskommen; ( türemek) entstehenhaklı olup olmadığın \ortaya çıkacaktır es wird sich herausstellen, ob du Recht hastII adj1) mittel, Mittel-, mittlere(r, s)\orta yaşlı bir bey ein Herr mittleren Alters2) (\orta Asya) zentral, Zentral- -
8 yaşlı
-
9 orta
середи́на (ж) среди́нный* * *1.1) врз. середи́наkışın ortası — середи́на зимы́
meydanın ortası — центр пло́щади
o sokağın ortasında yalnız kalmış — она́ оста́лась одна́ посреди́ у́лицы
2) э́то ме́сто ( известное говорящим)ortada bir söz dönüyor — [вокру́г] хо́дят упо́рные слу́хи
ortada bu kadar iş varken... — когда́ [здесь] сто́лько дел...
ortada dolaşmak — верте́ться здесь
ortalarda görünmez olmuşlar — они́ нигде́ не появля́ются
ortada kimse yok — [здесь] никого́ нет
Ahmet birkaç günleri ortada yok — на́шего Ахме́да вот уже́ не́сколько дней нигде́ не ви́дно
3) физ. среда́, сфе́ра4) мат. пропо́рция5) спорт. сре́дний весbüyük orta — пе́рвый сре́дний вес
6) разг. сре́дняя шко́ла2.ortayı bile bitiremedi — он да́же сре́днюю шко́лу не смог зако́нчить
1) врз. сре́днийorta boy — а) сре́дний рост; б) сре́дний по разме́ру
orta boylu — сре́днего ро́ста
orta büyüklükte — сре́дней величины́
orta kuşak — уме́ренный по́яс
orta menzilli roket — раке́та сре́днего ра́диуса
orta mesafe — сре́днее расстоя́ние
orta parmak — сре́дний па́лец
orta yaşlı adam — мужчи́на сре́дних лет
2) разг. посре́дственныйorta almak — получи́ть посре́дственную отме́тку
••- ortaya atılmak
- ortaya atmak
- ortaya bir balgam atmak
- ortasını bulmak
- ortaya çıkarmak
- ortaya çıkmak
- ortaya dökmek
- ortaya düşmek
- ortada fol yok
- yumurta yok
- orta işi
- orta işine bakmak
- ortadan kaldırmak
- ortadan kalkmak
- ortada kalmak
- ortada kalmamak
- ortadan kaybolmak
- ortaya koymak
- ortanın sağı
- ortadan söylemek -
10 orta
"1. middle, middle part, central part. 2. middle, central (thing). 3. moderate; average, middling. 4. phys. place, locus, field. -da 1. in the middle. 2. in public, publicly. 3. evident, obvious. - akıncı soccer center forward. -ya almak /ı/ to put (someone, something) in the middle; to surround. -ya atılmak 1. to be suggested, be proposed, be thrown out for consideration. 2. to sally forth, go forth. -ya atmak /ı/ to suggest, throw (something) out for consideration. - baklası colloq. loose woman. -ya bir balgam atmak vulg. to throw a monkey wrench into the works, say something that upsets things (just at a point when all´s going well). -da bırakmak /ı/ to leave (someone) in the lurch, leave (someone) in a difficult situation. - boy 1. middle-sized. 2. middle-sized thing. - boylu (person) of medium height. -sını bulmak 1. to do something in moderation, take the middle course. 2. /ın/ to reconcile. 3. /ın/ to divide (something) into two equal parts. -ya çıkarmak 1. /ı/ to expose, reveal, bring to light. 2. to create, introduce (a new thing). -ya çıkmak 1. to appear, come on the scene. 2. (for something) to come to light. - derece/derecede of middling quality. - dikme math. perpendicular bisector. - direk 1. naut. mainmast. 2. colloq. middle class, middle-class people. -ya dökmek /ı/ to disclose, make public. -ya/ortalığa düşmek to become a prostitute. -da fol yok yumurta yokken colloq. for no apparent reason whatsoever. - halli middle-class. - hece yutumu ling. haplology. - hizmetçisi housemaid. - işi housework. -dan kaldırmak /ı/ 1. to hide, put (something) out of sight. 2. to eliminate, eradicate, do away with, remove, abolish. 3. slang to kill, rub out, do away with, make away with, put away, remove. -dan kalkmak 1. to be done away with; to cease to be. 2. slang to be done away with, be bumped off, be killed. 3. not to be found on the market. -da kalmak 1. to be left without house or home, be left homeless. 2. to be caught in the middle (when two of one´s friends are quarreling with each other). - karar of middling quality. -dan kaybolmak to disappear. -ya koymak /ı/ 1. to bring up (a matter), put forth (something) for consideration. 2. to create, produce. - kuşak the Temperate Zone. - malı 1. something everyone uses in common. 2. commonplace, stale, stereotyped. 3. loose woman, woman who sleeps around. -nın sağı 1. pol. group that´s to the right of the center. 2. slang very sweet (coffee). - sahın arch. central nave. -nın solu 1. pol. group that´s to the left of the center. 2. slang (coffee) with little sugar. -dan söylemek to make some barbed remarks (about someone within earshot without mentioning that person´s name). - şekerli (coffee) with a middling amount of sugar in it. - terim log. middle term. -ya vurmak /ı/ to expose; to disclose; to make public. - yaşlı middle-aged." -
11 kıranta
-
12 bey
См. также в других словарях:
orta yaşlı — sf. Ne genç ne de yaşlı olan Onu en evvel çocuk, sonra genç, sonra orta yaşlı gözlerimle görmüştüm. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
orta — is. 1) Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre Yılın ortası.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaşlı — 1. sf. Yaşla dolmuş (göz) Hıçkırarak yaşlı gözlerini kaldırdı. Ö. Seyfettin 2. sf. 1) Yaşı ilerlemiş, kocamış, ihtiyar (kimse) Kendisi de ilkin yaşlı bir kadın almayı düşünmüş idi. M. Ş. Esendal 2) is. Yaşı ilerlemiş kimse Bu yaşlıları kapısının… … Çağatay Osmanlı Sözlük
orta kuşak — is., ğı Toplumda genç kuşak ile yaşlı kuşak arasında yer alan yaş grubu … Çağatay Osmanlı Sözlük
MUHLES — Orta yaşlı kimse … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
dörd-beş — say. Dörd, ya beş ədəddən və s. dən ibarət olan. Biz məktəbdə gündə dördbeş dəfə əllərimizi sabunla yuyuruq. Ə. H.. Onun yanında orta yaşlı iki kişi və dörd beş yaşlı bir oğlan uşağı vardı. İ. Ş … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
alan talan — sf. Karmakarışık, allak bullak, darmadağınık Ortaya bir kucak çamaşırla orta yaşlı, saçları alan talan bir Musevi kadını çıktı. H. R. Gürpınar Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller alan talan etmek alan talan olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çelebi — is. 1) Bektaşi ve Mevlevi pirlerinin en büyüklerine verilen unvan 2) esk. Hristiyan tüccar Çelebi, tütün mü alacaksınız? 3) sf. Görgülü, terbiyeli, olgun (kimse) Yeleği gümüş köstekli, fesi kalıpsız, orta yaşlı bir adamdı. Son derece Osmanlı ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
feryat figan — zf. Haykırarak, ağlayarak Nihayet, beni feryat figan orta yaşlı bir avukat kâtibine veriyorlar. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalay — is., kim. 1) Atom numarası 50, atom ağırlığı 118,7, yoğunluğu 7,29 olan, 232 °C de eriyen, gümüş beyazlığında, kolay işlenebilen, yumuşak bir element (simgesi Sn) 2) Kalaylanmış bir kabın üzerindeki alaşım tabakası Pencereye, elinde yeni kalaydan … Çağatay Osmanlı Sözlük
örtülü — sf. 1) Örtüsü olan Orta yaşlı, başı örtülü bir kadın yanımda duruyor. R. H. Karay 2) Örtülmüş, bir şey ile kaplanmış Yerler yemyeşil ve ıslak bir çimenle örtülü. A. Haşim 3) zf., mec. Açıklama yapmadan, belli belirsiz bir biçimde, müphem Birleşik … Çağatay Osmanlı Sözlük